Anlaşmalı Boşanmada İyi Niyet Karinesi

.

Anlaşmalı Boşanmada İyi Niyet Karinesi


Türk Medeni Kanunu, taraflara evlilik birliğini anlaşmalı boşanma yoluyla sona erdirme imkânı tanımıştır. Ancak bu serbestlik, kanunun çizdiği sınırların dışına taşamaz. Taraflar boşanma protokolünde her konuda anlaşabilir; ancak bu anlaşma hukukun temel ilkeleriyle, özellikle de iyi niyet karinesiyle çelişmemelidir.
Anlaşmalı boşanma, yalnızca tarafların özgür iradeleriyle değil, dürüstlük kuralı çerçevesinde gerçekleştirilmelidir. Bu nedenle protokol hazırlanırken tarafların mali durumları, sorumlulukları ve yükümlülükleri açık şekilde belirlenmelidir.

Anlaşmalı Boşanmada Nafaka Miktarının Belirlenmesi


Taraflar, anlaşmalı boşanma protokolünde nafaka miktarını kendi iradeleriyle belirler. Hakim, tarafların üzerinde uzlaştığı bedeli değiştirmez, artırmaz veya azaltmaz. Mahkemenin görevi, yalnızca bu anlaşmanın irade özgürlüğüyle yapılıp yapılmadığını ve çocukların menfaatine uygun olup olmadığını denetlemektir.
Ancak uygulamada bazı eşler, boşanmanın bir an önce sonuçlanması için ekonomik durumlarını zorlayacak ölçüde yüksek nafaka bedellerini kabul edebilmektedir. Bu durum, ilerleyen süreçte açılacak nafaka azaltım davalarında “iyi niyet karinesi” bakımından ciddi bir tartışma yaratır.
Borçlar Kanunu’nun temel ilkesi olan iyi niyet, kişinin kendi rızasıyla üstlendiği yükümlülüğü sonradan kendi kusuruna dayanarak ortadan kaldıramayacağını öngörür. Dolayısıyla, sırf boşanma gerçekleşsin diye yüksek bir nafaka taahhüdünde bulunup sonrasında bu nafakayı indirmek istemek, dürüstlük kuralına aykırıdır.




Sırf Boşanmak İçin Yüksek Nafaka Belirlemek


Bazı durumlarda taraflardan biri, “önemli olan boşanmak” düşüncesiyle gerçek dışı bir nafaka miktarına rıza gösterebilir. Ardından “ödeyemiyorum” gerekçesiyle nafakanın azaltılmasını talep eder. Bu davranış, Borçlar Kanunu’nun iyi niyet ilkesine açıkça aykırıdır. Çünkü kişi kendi iradesiyle yaptığı bir sözleşmeyi sonradan geçersiz kılmaya çalışmaktadır.
Hukuken hiç kimse, kendi kusurlu davranışından yarar sağlayamaz. Bu nedenle, “nasıl olsa ileride düşürtürüm” düşüncesiyle belirlenen nafaka bedeli, iyi niyet karinesine uygun değildir ve mahkemeler bu tür planları dikkate almaz.

Borçlar Kanunu’ndaki İyi Niyet Karinesine Aykırılık

Borçlar Kanunu’nun 2. maddesi, herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğunu belirtir. Anlaşmalı boşanma protokolü de bu genel ilkenin istisnası değildir.
Davacının, boşanmayı kolaylaştırmak için yüksek bir nafakayı kabul edip, kısa süre içinde nafaka azaltımı talep etmesi kötü niyet göstergesidir. Bu durum, sözleşmeye bağlılık ve devamlılık ilkeleriyle bağdaşmaz.

Yargı Uygulaması – Ankara BAM 1. Hukuk Dairesi 2018/1464

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’nin 2018/1464 esas sayılı kararında bu konuya açıklık getirilmiştir. Karara göre:
“Nafaka yükümlüsü davacının ekonomik durumundaki değişikliklere kendisinin neden olması, hiç kimsenin kendi kusurundan hak elde edemeyeceği gerçeğini değiştirmez. Davacının kendi kusuruyla gelirini düşürdüğü, çocukların büyümesiyle ihtiyaçlarının arttığı, boşanma protokolünde iştirak nafakasını kabul ettiği, sonradan ekonomik durumunda olağanüstü bir değişiklik olmadığı ve tarafların öngörülemeyen bir durum yaşamadığı dikkate alındığında, nafakanın azaltılması talebi iyi niyet, sözleşmeye bağlılık ve devamlılık ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.”
Bu karar, anlaşmalı boşanmalarda tarafların verdiği taahhütlerin “iyi niyet karinesi” çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.

Nafaka Azaltım Davalarında Hakkaniyet İlkesi


Mahkemeler, nafaka indirim davalarında davacının ekonomik durumundaki değişikliğin gerçek, olağanüstü ve öngörülemez olup olmadığını araştırır. Bu şartlar mevcut değilse, sırf “yüksek belirledim, artık ödeyemem” gerekçesiyle yapılan talepler reddedilir.
Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde düzenlenen hakkaniyet ilkesi ve Borçlar Kanunu’nun dürüstlük kuralı birlikte değerlendirildiğinde, protokolün samimi irade ile yapılmadığı anlaşılıyorsa bu durum hukuki koruma görmez.

Avukatsız Anlaşmalı Boşanma Davalarının Hazin Sonu

Anlaşmalı boşanma, ilk bakışta “kolay ve hızlı bir çözüm” gibi görünse de, hukuki bilgi eksikliğiyle yapılan her adım ilerleyen yıllarda büyük sorunlara yol açabilmektedir. Taraflar, çoğu zaman yalnızca boşanmanın bir an önce sonuçlanmasını hedefleyip, imzaladıkları protokolün uzun vadeli sonuçlarını öngörememektedir.
Ankara’daki hukuk ofisimize başvuran birçok kişi, anlaşmalı boşanmayı avukatsız yürüttükten yıllar sonra yeni davalarla karşı karşıya kalmaktadır. En sık rastlanan durum, taraflardan birinin gerçek gelirini gizleyerek veya duygusal baskı altında yüksek nafaka ödemeyi kabul edip sonrasında nafaka azaltım davası açmasıdır.
Oysa bu tür davalardan sonuç alabilmek çoğu zaman mümkün değildir. Çünkü ilk anlaşma aşamasında yapılan hatalar, iyi niyet karinesi bakımından davacının aleyhine yorumlanır. Mahkemeler, “kendi iradesiyle yükümlülük altına giren kişinin sonradan bundan kaçınamayacağı” ilkesini gözetir.
Bu nedenle anlaşmalı boşanma sürecinin, basit bir form doldurma işlemi olarak görülmemesi gerekir. Protokolün doğru hazırlanması, maddi yükümlülüklerin gerçekçi şekilde belirlenmesi ve ileride ihtilaf doğurmayacak şekilde yapılandırılması için avukat desteğiyle hareket edilmelidir.
Bir avukatın rehberliğiyle hazırlanan protokol, hem tarafların haklarını korur hem de gelecekte yeni davalar açılmasının önüne geçer. Aksi hâlde, boşanmanın ardından bitmesi gereken süreç, yıllarca sürecek davalar zincirine dönüşebilir.

Sonuç

Anlaşmalı boşanma, yalnızca tarafların uzlaşısına değil, aynı zamanda iyi niyet ve dürüstlük esasına dayanır. Boşanmayı hızlandırmak amacıyla ekonomik gerçeklerle bağdaşmayan yükümlülükler altına girmek, ilerleyen dönemde hem etik hem de hukuki açıdan sorun yaratır.
Bu nedenle tarafların protokol hazırlarken mali kapasitelerini gerçekçi biçimde ortaya koymaları, ileride açılacak davalarda kötü niyetli sayılmamaları açısından büyük önem taşır. Anlaşmalı boşanma süreci, dürüstlük ve hakkaniyet ilkelerinin dışına çıkıldığında yalnızca bir “boşanma protokolü” değil, ileride yeni uyuşmazlıkların kaynağı haline gelir.


Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmamış, ilk yorumu siz yazın.

Yorum Yaz