Güncel Yargı Haberleri: Sayfa 2

.

Boşanma davasında Tiktok kararı


Sosyal medya neredeyse herkesin hayatına girişmiş durumda, paylaşılan video ve fotoğraflar her geçen gün artarken, buna bağlı insanlar sürekli olarak sosyal medyada vakit geçirir duruma geldi, hal böyle olunca boşanma davalarında bu durum yansımaktadır. Zira boşanma davaları esasında hayatın kendisini oluşturmaktadır. 

Devam eden bir boşanma davasında Tiktok’ta çok uzun süre vakit geçirdiğini ve bu sebeple iki kızına ilgi göstermediğini, geceden sabaha kadar video çektiğini, hatta bazı videolarda çocukları kullandığını ispat eden erkek eş, çocuklarının velayeti aldı.

 

Durumu değerlendirmek için aile mahkemesi tarafından atanan pedagog raporunda; annenin çocuklara ilişkin yükümlülüklerini ciddi manada ihlal etmesi nedeniyle velayetin geçici ve kalıcı olarak babaya verilmesi yönünde görüş bildirdi.

 

Çocukların kişisel gelişimini ihmal edecek derecede sosyal medya bağımlılığı, yine rol model oluşturan ebeveyninin çektiği videoların çocukların kişisel gelişimine uygun olmadığı gibi bir çok duruma dayalı gerekçeler daha önce de Yargıtay’ca hem velayetin değişmesine sebep hem de boşanma gerekçesi olarak kabul edilmiştir. 



Reşit Birey Nafaka Alabilir 

Boşanma davasıyla hükmedilen nafaka yükümlülüğü çocuğun reşit olması yani 18 yaşına gelmesiyle son bulur. Ancak ebetteki ebeveynlerin bakım yükümlülüğü ortadan kalmayacaktır. Yüksek mahkeme verdiği bir kararda bu konuyu değerlendirerek kara bağlamıştır. Nafaka hakkında detaylı yazımıza aşağıda yer alan linkten ulaşabilirsiniz.


 

Nafaka Hakkında Bilinmesi Gerekenler

 


Karar Özeti ; Dava yardım nafakası davasıdır. Kural olarak; anne babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Eğitimine devam eden reşit birey, kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun ise anne babasından öğrenimini tamamlayıncaya kadar yardım nafakası isteyebilir. Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve üniversitede okuyan davacının ihtiyaçları dikkate alınarak, nafaka yükümlüsü davalı babanın gelir durumu ve Türk Medeni Kanunu'nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi de gözetildiğinde, davacı yararına hükmedilen yardım nafakası miktarı uygundur.



Cinsel İlişki Kurulamamasında Erkeğin Kusurlu Bulunmasına Karşı Oy

Yargıtay’ın genel kararlarına göre cinsel ilişkiye engel olacak fizyolojik ve psikolojik bir rahatsızlık saptanmadığı hallerde cinsel ilişki kurulamıyor ise erkek eş kusurlu bulunmaktadır.  



Konuyla ilgili detaylı makalemize buradan ulaşabilirsiniz>>>>



Ancak benzer bir dosyanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay aynı görüşüne devam etse de ilk kez bir Yargıtay üyesinden fizyolojik ve psikolojik bir rahatsızlık yok ise kurulamayan cinsel ilişkide eşlerin eşit kusurlu kabul edilmesi gerektiğini yönelik karşı oy geldi.

 

Üye karşı oyunda sadece erkeğin kusurlu bulunmasının uygun olmadığını bildirerek; “Şöyle ki; erkek eşin aktif olduğu ve cinsel ilişkiyi sağlama görevi altında bulunduğu "Önerme" sinin herhangi bir yasal dayanağı bulunmadığı gibi cinsel ilişkide erkek eşe aktif rolünün uygun görülmesinin etik kurallarına veya örf ve adete ilişkin bir dayanağı da mevcut değildir. Aksine bu önerme ve kabul Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 10. Maddesinde ifadesini bulan "Kanun önünde eşitlik" ilkesine ve kişinin hakları ve ödevleri başlığı altında yer alıp 17.madde de ifadesini bulan kişinin dokunulmazlığı hakkına da aykırılık teşkil etmektedir.” açıklamasında bulundu.



Nafaka Ödemesi Nasıl Yapılır ?

Bir boşanma davasında her ay  'tedbir nafakası' ödemesine mahkeme hükmetmiştir. Ödemeleri her ay banka kanalıyla yapan borçlu haziran ayında ödemenin açıklama kısmına 'nafaka' yerine 'sadaka' yazınca konu yargıya taşınmıştır.

 

Alacaklı taraf ödenen paranın 'sadaka' olduğunu, nafakasının ise yatırılmadığını iddia ederek icra takibi başlatmıştır, itiraz üzerine konu mahkemeye yansıyınca davada hakim, borçlunun yazdığı 'sadaka' ibaresini baz alarak alacaklı tarafı haklı bulmuştur. Mahkeme, ödemenin hangi aya ait olduğunun, 'nafaka' ifadesi ile açıkça açıklama kısmında belirtilmesi gerektiğini bildirmiş ve nafakanın yeniden yatırılmasına karar vermiştir. 


Nafaka ödemekle yükümlü kişilerin banka kanalıyla yaptığı ödemelerde ödemenin nafaka olduğunu ve hangi aya ait olduğunu açıklama kısmına yazmaları gerektiği mevcut kararla bir kez daha anlaşılmıştır.



 Mesaj aldatma sayılamaz

Kadın eş, kendisini aldattığını öne sürdüğü kocasının sık sık kadın arkadaşları ile telefonda konuştuğunu gerekçe göstererek boşanma davası açtı.

Aile mahkemesi, erkeğin gece geç saatlerde kadın iş arkadaşlarıyla mesajlaştığını, bazı geceler eve geç geldiğini kabul ederek kadın eşi haklı bulmuş ve erkek eşin ağır kusurlu olduğunu kadın eşin ise daha az kusurlu olduğuna hükmederek çiftin boşanmasına karar vermiş, erkek eşin tazminat ödemesine hükmetmiştir.

Yapılan itirazlar neticesinde dava Yargıtay önüne geldiğinde Yargıtay konuyla ilgili emsal niteliğinde bir karar vererek kocanın, telefonla bir kadınla konuşmasının eşini aldattığı anlamına gelmediği gerekçesiyle mahkemenin verdiği tazminat cezasını iptal etmiştir.

Emsal kararla; sadakat yükümlülüğünün ihlaline yönelik davalarda telefon kayıtlarının davaya konu edilmesi halinde, söz konusu kayıtlarda eşin ne amaçla görüşmeler yaptığının tespitinin de yapılması gerektiği, yine görüşme saatlerinin de önemli olduğu aile mahkemelerince dikkate alınmasının gerekliliği ortaya çıkmıştır.



Yoksulluk Nafakasında Kusur Önemli Mi?

Bir boşanma davasında aile mahkemesinin yoksuluk nafakasının reddine yönelik verdiği karar; Yargıtayca davalının davacıya nazaran daha ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle, davalı kadının yoksulluk nafakası isteğinin reddinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.


Aile Mahkemesi, boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin kusurunun bulunmadığı, kadın eşin ise tam kusurlu olduğu gerekçesiyle ve yasa gereği davalı eş yararına yoksulluk nafakası ödenmesine karar verilemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verince konu Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca değerlendirilmeye alınmış ve aile mahkemesinin direnme kararı bozulmuştur. 


Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı'nda; 

Yoksulluk nafakası, boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacına yönelik olduğu içindir ki, boşanmış olan yoksul tarafa verilecek olan yoksulluk nafakası, hiçbir surette diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde değildir. Şayet böyle olsaydı, sadece boşanmada kusuru olan eşten istenebilmesi gerekirdi. Oysa ki maddede açıkça belirtildiği gibi kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlüdür. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır. Bunun yanında, yoksulluk nafakası istenebilmesi için istemde bulunan tarafın boşanma yüzünden yoksulluğa düşme tehlikesiyle karşılaşmış bulunması şarttır. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi mali kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkanından yoksun olan taraf diğer koşulları da varsa yoksulluk nafakası talep edebilecektir. Somut olay değerlendirildiğinde; boşanmaya sebep olan olaylarda mahkemece de sabit kabul edilip davalı kadına yüklenen kusurlu davranışların yanında, davacı erkeğin de eşini baba evine bırakıp sonrasında bir daha gelmesin diyerek evden göndermek ve tekrar istemediğini söylemek şeklinde gerçekleşen olaylara göre eşit kusurlu oldukları anlaşılmaktadır. Tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkinse dosyada mevcut 2013 yılı araştırma sonuçlarına göre, kadın eşin ortaokul mezunu, ev hanımı olduğu, ailesinin yanında yaşadığı, mal varlığı ve gelirinin bulunmadığı buna karşılık erkek eşin üniversite mezunu olup sınıf öğretmenliği yaptığı, aylık 2 bin 500 TL gelir elde ettiği, kendi evinde oturduğu bu nedenle kira giderinin bulunmadığı, adına kayıtlı bir ev ve aracının olduğu görülmüştür. Yasa gereği tam kusurlu eş yararına yoksulluk nafakası ödenmesine karar verilemeyeceği gerekçesine dayanan direnme kararının açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir. Direnme kararının bozulmasına oy birliği ile hükmedilmiştir.



Maddi Çıkar Tazminat Sebebi

Devam eden bir boşanma davasında kadın, küfrettiği ve kendisini evden kovduğunu öne sürdüğü 47 yaş büyük eşinden yoksulluk nafakası ve tazminat istemiştir. Erkek  eş ise  karşı davasında eşinin maddi çıkar amacıyla evlendiğini iddia etmiş ve tazminat talebinde bulunmuştur.


Aile mahkemesi ve İstinaf mahkemesi kadın eşi haklı bulsa da dosya itirazlar neticesinde Yargıtay önüne geldiğinde Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, eşinden boşanan kadına yoksulluk nafakası ödenmesine, erkeğin manevi tazminat taleplerinin reddine hükmeden istinaf mahkemesi kararını, kadının "maddi çıkar amacıyla evlendiği" tespiti gerekçesiyle bozdu.


Dairenin kararında, evlilik tarihinden 3 gün önce erkeğin tek tapulu mal varlığı olan evini satış yoluyla devir aldğını, kadının tanıklara çocuklarının geleceği ve ev için evlendiğini söylediğini, taraflar arasındaki yaş farkının da 47 olduğu da göz önüne alındığında, kadına yüklenen "maddi çıkar amacıyla evlenme" ve "evlilik birliğini devam ettirme gibi bir amacın bulunmamasına" ilişkin kusurlu davranışların dosya kapsamından sabit olduğu belirtildi.


Kararda, boşanma sebebi olaylarda kadının ağır kusurlu olduğu, bu davranışların erkeğin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığına  ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak uygun miktarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken yanılgılı kusur belirlemesiyle erkeğin manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi kanuna aykırı bulundu.



Eşe Söylenen Sözler Boşanma Nedeni Sayıldı

Bir temyiz incelemesinde Yargıtay emsal niteliğinde karara imza atıp 'Ben yoksam hiçsin' şeklinde eşini aşağılayan kocayı haksız bularak durumu kadın adına haklı boşanma nedeni saymıştır. Yargıtay’ın karar özeti şu şekildedir; 

 

“Davacı-karşı davalı kadın, evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak boşanma talebinde bulunmuş, davalı-karşı davacı erkek karşı davasıyla zina hukuki sebebine dayalı boşanma istemiştir. Mahkemece davacı-karşı davalı kadının davasının reddine, davalı-karşı davacı erkeğin ise boşanma talebinin kabulüyle tarafların boşanmalarına karar vermiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davalı-karşı davacı erkeğin eşini ‘Sen ancak benim paramla varsın, sen ben yoksam hiçsin’ diyerek aşağıladığı ve eşine yönelik süregelen fiziksel şiddetinin olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı-karşı davalı kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma davasının ispatlandığının kabulü gerekir. O halde davacı-karşı davalı kadının boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple bozulmasına oy birliği ile hükmedilmiştir.”



Şiddet Teşebbüsü Tazminat Nedeni Sayıldı 

Ceza hukukunda teşebbüs bir failin suç işlemek üzere harekete kalkışması anlamına gelir, bu durumun varlığı boşanma davaları içerisine de kendine yer bulmuştur. Öyle ki boşanma davalarında fiziksel şiddettin varlığı ve varlığına teşebbüste boşanma gerekçesi oluşturmaktadır. Bu kapsamda Yargıtay, şiddet teşebbüssünün de tazminat gerekçesi olacağın karar kılmıştır. Yargıtay’ın karar özeti şu şekildedir; 

 

Mahkemece davacı-karşı davalı erkeğin kabul edilen kusurlu davranışlarının yanında, davacı-karşı davalı erkeğin davalı-karşı davacı kadına fiziksel şiddet teşebbüsünde de bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı-karşı davalı erkeğin gerçekleşen bu kusurlu davranışı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder. Türk Medeni Kanun’un 174/2. maddesi koşulları davalı-karşı davacı kadın lehine gerçekleşmiştir. O halde tarafların ekonomik ve sosyal durumları, hakkaniyet ölçüsü, kusurun ağırlığı dikkate alınarak davalı-karşı davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.



Yargıtay’dan Süreli Nafaka Kararı

Yoksulluk nafakası, boşanan eşin boşanmaya bağlı olarak yoksulluğa düşmesi halinde kusur durumu gözetilerek bağlanan nafaka türüdür. Bilineceği üzere son günlerde nafakanın süresi konusunda büyük tartışma vardır. Zira süresiz nafakanın mağduriyet yarattığı açıktır. Birçok kişi nafakanın devam etmesi için kayıtsız çalışmakta, hatta evlilikle son bulmasın diye resmi evlilik yapmadan yeni eşiyle yaşamaktadır. Çok kısa sürmüş bir evlilik içinde ömür boyu nafaka ödemek mağduriyetlere neden olmaktadır.

Bu durumun düzelmesi için kanunda değişiklik beklenirken konuyla ilgili Yargıtay’dan emsal niteliğinde bir karar geldi ve Yargıtay 5 ay evli kalmış çiftin boşanmasında yoksulluk nafakasını 2 yıl ile sınırlı tutmuş, 2 yılın sonunda nafakanın son bulmasına karar vermiştir.



Her akşam anneye gitmek boşanma sebebi sayıldı 

Bir boşanma davasının temyiz müracaatını değerlendiren Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, eşin sürekli olarak akşamları iş çıkışından sonra annesinin evine gitmesini boşanma sebebi olarak değerlendirdi. 

Erkek eşin  akşamları iş çıkışından sonra annesinin evine giderek bu durumu alışkanlık haline getirmesine yönelik kadın eşin iddiasını aile mahkemesi yaptığı inceleme sonucu haklı bulmuş ve durumu erkek eşe kusur olarak yüklemiştir.

Yapılan itirazlar neticesinde dosya Yargıtay incelemesine geldiğinde Yargıtay, kocanın her akşam iç çıkışı annesini ziyarete gitmesinin ilk derece mahkemesince boşanma sebebi sayılmasını uygun bulmuş ve tüm dosya kapsamında diğer kusur nedenleriyle birlikte erkek eşin daha kusurlu olduğuna hükmetmiştir.



Sigarayı Bırakmayan Eş Kusurlu Sayıldı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, yaptığı bir incelemede evlendikten sonra sigarayı bırakacağını söyleyen ancak bu sözü yerine getirmeyen tarafın boşanma davasında kusurlu olduğuna karar verdi.

 

Açılan bir boşanma davasında; evlenmeden önce sigarayı bırakacağına dair söz veren eşin sözüne güvenerek evlenmeyi kabul ettiğini iddia eden eş, eşinin sözünü yerine getirmemesini boşanma davasına taşıyarak boşanma talebinde bulunmuştur. Yerel mahkeme, kadının evlenmekle sigarayı bırakacağı konusunda söz verdiğini ancak sigarayı bırakmaması ve kocasıyla bu konuda sürekli tartışması nedeniyle az da olsa kusurlu olduğu belirterek davayı kabul etmiştir. 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gerekçesi incelendiğinde, "evlenmekle sigarayı bırakacağı konusunda söz verdiği ancak sigarayı bırakmaması ve davacıyla bu konuda sürekli tartışması neden olunmasının kusur olduğu" kararını onadığı görülmüştür.



Bayram ziyaretine gelmeyen eş kusurlu olur mu?

Erkek eş, aile mahkemesine başvurarak eşinin bayram ziyaretlerine kendisiyle birlikte gitmediğini ileri sürmüş ve boşanma talebinde bulunmuştur. Talebini kabul eden aile mahkemesinin kararına kadın eşin itirazı üzerine dosya Yargıtay inceleme aşamasına gelmiştir.


Yargıtay, ilk derece mahkemesinin kararını doğru bulmayarak kararı bozmuştur. Yargıtay’ın karar gerekçesi;

Dava dilekçesinde; davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerinin gösterilmesi gereklidir. Mahkeme, davacı tarafından usulüne uygun şekilde dayanılmayan vakıaları kendiliğinden inceleyemez. Dava sebebi ve dayanağı vakıalar açık ve somut şekilde ispata ve karşı tarafın savunmasına elverişli olarak ortaya konmalıdır."

 

Mahkemece, davacı erkek tarafından usulüne uygun şekilde ileri sürülmeyen ‘davalı kadının, erkeğin bazı akrabaları ile görüşmeyi, bayramda ziyaret etmeyi istememe’ vakıası esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı kadının bundan başka boşanmayı gerektiren kusurlu bir davranışı da ispatlanamamıştır. Gerçekleşen duruma göre, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir. Mahkeme kararının bozulmasına oy birliği ile hükmedilmiştir.”



Boşanma Davasında Ekran Görüntüsü Delil Sayılır Mı ?

Kadın eş, eşinin cep telefonunda başka kadınlarla cinsel içerikli konuşmalar yaptığını görmüş ve aldığı ekran görüntülerini delil yaparak dava açmıştır. Yerel mahkeme mevcut delilleri kabul ederek erkeğin tam kusurlu olduğunu kabul etmiş ve kadın lehine tazminata hükmetmiştir. Karara itiraz eden erkek eşin itirazını değerlendiren istinaf mahkemesi mevcut ekran görüntülerinin hukuka uygun delil olmadığına karar vererek bu delile dayalı kusuru kabul etmemiştir.

 

Yani istinaf mahkemesi, söz konusu ekran görüntülerinin erkek eşin telefonundan rızası dışında hukuka aykırı elde edildiği gerekçesiyle yüklenen kusurun gerçekleşmediği sonucuna ulaşmıştır. Karara karşı itirazda bulunulmasıyla dosya Yargıtay’a gitmiş ve Yargıtay şu tespite yer vermiştir;

 

"Davacı kadın tarafından, davalı erkeğin telefonundaki sohbet uygulaması üzerinden başka kadınlarla yapmış olduğu cinsel içerikli yazışmaların ekran görüntüleri alınmak suretiyle dosyaya sunulan çıktıların erkeğin haberi olmaksızın, onun bilgisi ve rızası dışında sırf delil oluşturmak maksatlı olarak hukuka aykırı bir şekilde elde edildiğinden bahsedilemez. Bu durumda, davacı tarafça usulüne uygun olarak elde edilen ve dosyaya sunulan bu delilin hükme esas alınmasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır."

 

Böylelikle Yargıtay ekran görüntüsü şeklinde eşin telefonundan alınan ve delil üretmek amacıyla oluşturulmayan verilerin hukuka aykırılık teşkil etmeyeceğine hükmetmiştir. 



İlginç Boşanma Gerekçesi

Aldatma, şiddet, ilgisizlik, ekonomik olarak geçimimi sağlayamama sıklıkla görülen boşanma nedenleri olurken taraflar mahkemelerde şaşırtan nedenleri gerekçe göstererek boşanma talebinde bulunabilmektedir. Bunlardan biriside "eşim adeta benimle evli değil de elindeki cep telefonuyla evli" iddiasında bulunan erkek tarafa kadının cevabı olmuştur. Kadın açtığı karşı davada; eşinin sürekli olarak ekonomik baskı yaptığını, kazandığı bütün paraları iç çamaşırlarına saklayarak, eşi ve çocukları yerine kendi annesi ve babasına verdiğini iddia etmiştir. 

Görüleceği üzere genel sebeplerin aksine eşlerin yaşadıklarına bağlı iddiaları ile boşanma gerekçeleri genişleyebilmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki iddia etmek değil ispatlamak mahkemede kabul görecektir.



Vajinismus boşanma sebebi midir?

Sağlıklı bir cinsel ilişki evlilik kurumunun gereğidir. Sağlıklı cinsel ilişkinin kurulamaması bir hastalıktan ileri geliyor ise tarafların bu konuyu çözmek için gösterdikleri çaba boşanma davası açısından önem arz eder.

Vajinismus (cinsel işlev bozukluğu) cinsel hayatı yıpratıcı olabilecektir. Ancak tek başına boşanma nedeni sayılmamaktadır. Zira kadının tedaviyi isteyip istemediğine göre ve erkeğin tedaviye iştirak edip etmediğine göre durum değişmektedir.

 

Eğer kişi vajinismusla ilgili tedaviyi kabul etmiyor ve tedavi olmuyorsa bu durum erkek eşi haklı kılacak şekilde boşanma nedeni olarak değerlendirilebilir.  Kadın eşin bu tedaviyi kabul etmesi, tedavi için erkek eşin iştirak sağlaması gerektiği durumlarda erkek eşin bu durumdan kaçınması halinde de kadını eşi haklı kılacak şekilde boşanmaya hükmedilebilecektir.



Boşanma aşamasındaki sevgilisinin evine geldi! Cezayı yedi

Boşanma davası açılmasından sonra müşterek konutun ortak sayılıp sayılmayacağı tarafların en çok merek ettikleri konular arasında yer alıyor. 

Boşanma davası açmak taraflara fiilen ayrı yaşama hakkı tanısa da müşterek konutun eşlerden birinin oturmasına tahsis edilmemesi, eşin evde kalmasını yasaklayan bir tedbir kararının veya bunun benzeri bir ayrılık kararının bulunmaması gibi durumlarda eş, fiilen müşterek konutta yaşamasa da müşterek hane ortak ikamet olarak sayılıyor.

 

Bu değerlendirme Yargıtay’ın vermiş olduğu son kararla somutlaşmıştır. Görülmekte olan bir boşanma davası sırasında eşlerden birisi ailesinin yanında yaşamaya başlamış, diğer eş müşterek hanede kalmıştır. Müşterek haneye sadece eşyalarını almak için ara sıra gelen koca, haneye geldiğinde kapının kilitli olduğunu gördüğünde polise haber vermiştir. Olay yerine gelen polis kapıyı açmaya çalışırken evde bulunan kadın kapıyı açınca balkonda saklanan bir erkek bulunmuştur.

 

Görüldükleri karşısında şok yaşayan kocanın şikâyeti üzerine evde bulunan erkek hakkında konut dokunulmazlığını ihlalden dava açılmış ve Yargıtay, boşanma davası olsa da müşterek hanenin diğer eşin kullanımına tahsis edilmemesi veya kocanın evde olmasını engelleyecek bir karar olmadığı için konutu müşterek hane olarak kabul etmiş ve evde bulunan kadının sevgilisine konut dokunulmazlığını ihlalden mahkumiyet kararı vermiştir.



Evin Tapusunu Habersizce Annesinin Üzerine Geçiren Eş Kusurlu Bulundu

Bir boşanma davasında kadın eş, eşinin tasarruflarını tek başına yönlendirdiği, birlikte ev almaya karar verilmesine rağmen alınan evin tapusunu annesinin üzerine yaptığı ve çıkan tartışmada da hakaret ettiği gerekçeleriyle boşanma davası açmıştır. İlk derece mahkemesi davacı kadının dava açmakta haklı olduğundan davanın kabulüne karar vererek tarafların boşanmasına hükmetmiştir.

 

Erkek eşin karara itiraz etmesi üzerine dosya istinaf mahkemesine gönderilmiş ve istinaf mahkemesi yaptığı incelemede ilk derece mahkemesinin kararını hukuka uygun bulmuştur. 

İstinaf mahkemesinin karar gerekçesi ise aşağıdaki şekilde olmuştur;


Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, dinlenen tanık beyanları ile birlikte değerlendirildiğinde; davalı-karşı davacı erkeğin eşine şiddet uyguladığı, birlik görevlerini, ihmal ettiği, tarafların almayı kararlaştırdığı evin tapusunun erkek taralından eşinden habersiz annesinin adına alındığı, mevcut olaylara göre evlilik birliği eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. 

Ne var ki bu sonuca ulaşmada davalı-karşı davacı erkeğin tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, kadına atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu nedenle davacı kadının davasının kabulü ile davalı-karşı davacı erkeğin boşanma davasının reddine karar verilmesi yerinde bulunmuştur. Tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ve ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadına takdir edilen maddi ve manevi tazminatın yerinde olduğu sonucuna varıldığından, davacı-karşı davalı kadın ve davalı-karşı davacı erkeğin istinaf başvurusu yerinde bulunmamıştır.



Boşanma Davasında Özel Hayatı İhlal Suçu

Devam eden boşanma davasında kadın eş, kocasının facebook hesabına girerek kocasının annesiyle yaptığı ve kendisi hakkında hakaret içeren konuşmaları kendi e mail adresine gönderip, ilgili kayıtları boşanma davasına delil olarak sunmuştur. 

 

Kadın eş hakkında suç duyurusu yapılarak özel hayatı ihlal ettiği ileri sürülse de Asliye Ceza Mahkemesi eşlerin birbirinin şifresini bilebileceğini gerekçe yapıp suç unsuru olmadığına karar verince dosya Yargıtay incelemesine sunulmuştur. Yargıtay’ın konu hakkında verdiği kararla kadın eş suçlu bulunmuştur. 

 

Yargıtay’ın karar gerekçesi şöyledir;

 

Sanık ile davacı aralarındaki boşanma davasının devam ettiği ve fiilen ayrı yaşadıkları dönemde, katılana ait Facebook hesabının şifresini bir şekilde ele geçirdiği ortadadır. Bu şifreyi kullanarak davacının Facebook hesabının özel kısmında yer alan mesajlar bölümüne girip katılanla kayınvalidesinin birbirlerine gönderdiği boşanma sürecine ilişkin açıklamaların ve kendisine yönelik hakaret içeren ibarelerin yer aldığı mesajları, önce kendi elektronik posta adresine, daha sonra da gıyabında yapılan yazışmalardan haberdar olduğunu bildirmek için katılanın elektronik posta adresine göndermiştir.

 

Öte yandan sanığın söz konusu mesajları boşanma davasına ilişkin yargılamada delil olarak sunduğuna ilişkin dosyaya yansıyan bilgi ve belge bulunmadığı gibi sanığın da bu yönde bir savunmasının bulunmaması, sanığın mesajları delil olarak kullanması halinde dahi sanığın kendisine karşı işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak, bir daha kanıt elde etme ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen bir olaydan da söz edilememesi hususları birlikte değerlendirilmelidir. Sanığa atılı TCK'nın 132. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde düzenlenen nitelikli haberleşme gizliliğini ihlal suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğu kabul edilmelidir.



Devam Haberler İçin Tılayın>>>>




Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmamış, ilk yorumu siz yazın.

Yorum Yaz