Evlilik, sevgi ve güven temeli üzerine kurulur. Ancak zamanla bu temeller sarsıldığında, boşanmak kadınlar için yalnızca bir karar değil; çoğu zaman bir kurtuluş haline gelir.
Ankara’daki ERDEM ÖZCAN Hukuk Ofisi’ne başvuran yüzlerce kadın müvekkilin anlatımlarında, boşanma sürecine karar verene kadar yaşadıkları ortak acılar, hayal kırıklıkları ve mücadeleler dikkat çekicidir. Bu yazıda, gerçek hayat hikâyelerinden yola çıkarak boşanma kararının ardında yatan duygusal ve hukuki dinamikleri ele alacak; kadınların neden boşanma noktasına geldiğini hem toplumsal hem de hukuki çerçevede değerlendireceğiz.
“Artık Dayanamıyordum” – Boşanma Kararı Nasıl Veriliyor?
Kadınlar için boşanma kararı bir anda verilmez. Bu, çoğunlukla uzun yıllar boyunca biriken sorunların, içe atılan kırgınlıkların ve duyulmamış duyguların ardından gelen sessiz ama köklü bir karardır. Ofisimize başvurarak boşanma danışmanlığı alan ya da dava açma sürecine giren birçok kadının hikâyesinde bu derin içsel süreçleri açıkça gözlemleyebiliyoruz.
Kadınların çoğu, ilişki içinde yaşanan zorlukları hemen sonlandırmak yerine uzun süre katlanmayı, çözüm yolları aramayı, çocukları ya da ekonomik nedenlerle sürdürmeyi tercih ediyor. Ancak zamanla bu çaba tükenmişliğe dönüşüyor. Görüşmelerimizde sıkça duyduğumuz cümlelerden biri şu oluyor:
“Artık hiçbir şey için uğraşacak gücüm kalmadı.”
Bu ifade, duygusal enerjinin tüketildiği noktayı işaret ediyor. Kadınlar bir gün uyanıyor ve içlerinden gelen net bir sesle şu cümleyi kuruyor:
“Bu hayat bana göre değil.”
Bu farkındalık anı, bir gecede oluşmuyor; aksine, çoğu zaman yıllar süren bastırılmış duyguların sonunda ortaya çıkıyor. Dışarıdan bakıldığında “durduk yere” verilmiş gibi görünen bu karar, aslında yıllar içinde yavaş yavaş şekillenen bir içsel yolculuğun doruk noktası oluyor.
Danışmanlık sürecinde en sık karşılaştığımız ortak noktalardan biri, kadınların boşanma kararını bir olaydan çok, bir duygusal dönüm noktasına dayanarak vermeleri. Özellikle şu tür ifadeler sıkça karşımıza çıkıyor:
“Çocuğum ‘Anne neden hep üzgünsün?’ diye sordu. O an anladım, artık böyle devam edemezdim.”
Bu cümle, sadece bireysel mutsuzluğu değil, aynı zamanda çocukları etkileme potansiyeli taşıyan bir yaşamın sorgulanmasını yansıtıyor. Kadınlar, çocuklarının duygusal sağlığını koruma içgüdüsüyle, kendi mutsuzluklarını gözden geçiriyor ve bu durum boşanma kararını hızlandırabiliyor.
Kadınların karar sürecinde belirleyici olan unsurlar arasında toplum baskısı, ekonomik kaygılar, çocukların durumu, aileden ya da çevreden destek görme düzeyi gibi dış faktörler yer alsa da; en temel belirleyici, kadının artık ruhsal olarak tükenmiş hissetmesi oluyor.
Görüşmelerimizde özellikle dikkat çeken bir diğer konu, kadınların uzun süre “idare etmeye” çalışırken aslında kendi ihtiyaçlarını, hayallerini ve benliklerini arka plana atmaları. Karar sürecinde ise bu bastırılan kimlik gün yüzüne çıkıyor. Kadınlar bir noktada “ben kimim, ne istiyorum?” sorusunu sormaya başlıyor. Bu da boşanmanın, yalnızca bir evliliğin bitişi değil; aynı zamanda bireysel bir yeniden yenilenme süreci olduğunu ortaya koyuyor.
Aşırı Kıskançlık ve Kontrolcü Davranışlar
Birçok kadın, evliliklerinin kıskançlık ve kontrol altında ezildiğini ifade ediyor:
“Ne giydiğime, kimle görüştüğüme, annemi ne zaman aradığıma bile karışıyordu.”
“Sevgi sanıyordum, meğer özgürlüğüm elimden alınıyormuş.”
Hukuki Açıdan: Aşırı kıskançlık ve sürekli müdahale, evlilik birliğini zedeleyen davranışlar arasında sayılır. Bu durumlar, TMK m. 166/1 kapsamında “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” sebebiyle boşanma davasına dayanak oluşturur.
Sadakatsizlik – Güvenin Temelden Sarsılması
Sadakatsizlik, en sık karşılaşılan boşanma sebeplerinden biri. Forumda çok sayıda kadın eşinin başka biriyle mesajlaştığını, geçmişe dönük ilişkilerini gizlediğini ya da duygusal sadakatsizlik gösterdiğini anlatıyor:
“Telefona parmak izi koymuştu. Bir gece mesajlarını gördüm, dünya başıma yıkıldı.”
Hukuki Açıdan: Sadakat yükümlülüğünün ihlali, özel boşanma sebebidir (TMK m. 161). İspatlandığında boşanma kararı yanında tazminat ve nafaka gibi talepler açısından da eşin kusur oranı belirleyici olur.
Fiziksel ve Psikolojik Şiddet
Kadınların büyük kısmı evlilikte sürekli hakarete, aşağılama ve hatta fiziksel şiddete uğradığını ifade ediyor:
“İlk tokattan sonra düzelir sanmıştım. Sonra yumruklar, sonra boğazımı sıkmalar başladı.”
“Her tartışmada ‘Senin gibi karıya katlanıyorum’ derdi.”
Hukuki Açıdan: Fiziksel veya psikolojik şiddet, yalnızca boşanma sebebi değil; aynı zamanda 6284 sayılı yasa kapsamında koruma tedbirlerini gerektiren ciddi bir durumdur. Delillerle ispatlandığında hâkim hem boşanma hem de müşterek konuttan uzaklaştırma gibi kararlar verebilir.
Ekonomik Baskı ve Eşitliksizlik
Kadınlar ev içindeki yükün tamamen kendi üzerlerine yıkıldığını, erkek eşin ne maddi ne manevi destek vermediğini sıkça dile getiriyor:
“Çocuk, ev, iş... hepsi bendeydi. O sadece koltukta otururdu.”
“Tatile gidelim derdim, ‘param yok’ derdi. Ama kendine telefon alırdı.”
Hukuki Açıdan: Ekonomik şiddet ve sorumluluk paylaşımındaki dengesizlikler, boşanma davalarında “kusur” olarak değerlendirilir. Ayrıca bu durum tazminat ve nafaka miktarının belirlenmesinde dikkate alınır.
Evliliğin Tek Taraflı Yürütülmesi ve Duygusal Yalnızlık
Birçok kadın evliliğinde yalnız hissettiğini söylüyor:
“Sanki bir oda arkadaşıyla yaşıyordum. Ne bir ilgi, ne bir destek.”
“Ne konuşacak bir şeyimiz kalmıştı, ne de birlikte gülünecek bir an.”
Hukuki Açıdan: Sevgi, saygı ve birlikte yaşama iradesinin ortadan kalkması da boşanma sebebidir. Mahkemeler, artık sürdürülemez hale gelen evliliklerde tarafların haklarını korumak adına boşanmaya hükmedebilir.
Boşanma Kararı Vermekle Bitmiyor
Boşanma kararını verdikten sonra kadınların önünde ciddi bir süreç başlar. Pek çok kişi bu konuda şu adımları sıralıyor:
- Avukatla görüşmek
- Delil toplamak (mesajlar, tanıklar, fotoğraflar)
- Anlaşmalı mı, çekişmeli mi karar vermek
- Velayet, nafaka ve tazminat taleplerini belirlemek
Boşanma süreci kadar, sonrası da doğru yönetilmezse yeni zorluklara yol açabilir. Bu nedenle haklarını bilen, bilinçli hareket eden kadınların süreci daha sağlıklı yönettiği görülmektedir.
Kadınlar Kulübü gibi kadınlara yönelik dijital platformlarda "boşanma" kelimesiyle yapılan aramalar oldukça yoğun. Bu platformlar, birçok kadının kendi yaşadığı sorunlara çözüm aradığı, benzer deneyimlerle yüzleştiği ve çoğu zaman yalnız olmadığını fark ettiği alanlar haline gelmiştir. Boşanma konusundaki başlıklar; duygusal şiddet, ihanet, ekonomik zorluklar, çocukların etkilenmesi gibi çok yönlü başlıklar altında toplanmaktadır.
Kadınlar :
- Kararsız kaldıkları boşanma süreciyle ilgili fikir alışverişinde bulunur,
- Daha önce boşanmış kadınların deneyimlerinden faydalanır,
- Hukuki süreçlerle ilgili bilgi alır,
- Psikolojik olarak destek bulur.
Kadınlar kulübü boşanma aramaları sadece bilgi edinme değil, aynı zamanda içsel bir yüzleşme ve karar sürecinin parçasıdır. Birçok kadın için forumdaki bir başlık, bir yorum ya da bir başka kadının yaşadığı benzer bir olay; “Ben de bu durumdayım” farkındalığını doğurur. Boşanma aramaları, yalnızca hukuki bir sürecin öncesi değil, aynı zamanda duygusal olarak bir kararın olgunlaşmasındaki sessiz tanıklardır.
Sonuç:
Kadınların kendi yaşantılarına dair kaleme aldıkları her cümle, bir hayatın kırılma noktasına işaret ediyor. Paylaşılan duygular, yaşanmışlıklar ve itiraflar gösteriyor ki; kadınlar kolay kolay boşanma kararı almıyorlar. Aile birliğini korumak için uzun süre sabrediyor, duygularını bastırıyor, “idare ederim” diyerek kendi ihtiyaçlarını geri plana atıyorlar. Ancak zamanla bastırılan duygular birikir; görmezden gelinen, yok sayılan gerçekler artık taşınamaz hale gelir.
Süreç boyunca katlandıkları şeyler yalnızca karşı tarafın davranışları değil; aynı zamanda toplumun yargıları, aile baskısı ve ekonomik kaygılardır. Kadınlar çoğu zaman yalnız kalma korkusuyla, çocuklarının etkilenmemesi adına ya da “el âlem ne der” kaygısıyla susmayı tercih eder. Fakat bir noktada, içlerindeki sessizlik yerini kararlı bir sese bırakır. O an, hayatlarında bir dönüm noktasıdır.
Boşanmak, dışarıdan bakıldığında bir yenilgi gibi görülebilir. Oysa Ankara Erdem Özcan Hukuk ofisimiz de dinlediğimiz hikayeler aksini söylüyor:
Boşanmak bir başarısızlık değil; çoğu zaman bir özgürlük manifestosudur.
Bu karar, yıllarca göz ardı edilen bir benliğin yeniden ortaya çıkışıdır. Kadın, yıllar sonra ilk kez "Ben ne istiyorum?" sorusunu kendine sorma cesaretini gösterir. Ve çoğu zaman şu cümleyle özetler duygularını:
“Artık kendim için bir şey yapmak istiyorum.”
Bu karar; çocuğu zaman kendine dönmenin, yeniden var olmanın ve yaşamını kendi elleriyle şekillendirme iradesinin ifadesidir. Her ayrılık, bir bitiş olduğu kadar yeni bir başlangıcın da kapısını aralar. Kadınlar bu süreci, yalnızca hayatta kalmak için değil; gerçekten yaşayabilmek için başlatır.
Yorum Yaz