Aldatan Eş Affedilir mi? Boşanma Davasında Affetmenin Hukuki ve Psikolojik Etkileri
Aldatma, evlilik kurumunu derinden sarsan ve çoğu zaman geri dönüşü olmayan yaralar bırakan bir eylemdir. "Aldatan eş affedilir mi?" sorusu hem duygusal hem de hukuki boyutları olan karmaşık bir meseledir. Bu yazıda, özellikle aldatma nedeniyle boşanma davası açıldığında affetmenin ne anlama geldiğini, hangi sonuçları doğurduğunu ve mahkemelerin bu konuda nasıl yaklaştığını detaylı bir şekilde ele alacağız.
Aldatan Eş Affedilir mi? Boşanma Davasında Affetmenin Hukuki ve Psikolojik Etkileri
Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan ağır ihlallerden biri olan zina (aldatma) fiilini, mutlak boşanma sebebi olarak düzenlemektedir. Bu kapsamda, eşlerden birinin, evlilik birliği devam ederken sadakat yükümlülüğünü ihlal ederek başka bir kişiyle cinsel ilişkiye girmesi halinde, diğer eşin boşanma davası açma hakkı doğar. Zina fiili, evlilik birliğini doğrudan zedeleyen en ciddi ihlallerden biri sayıldığından, bu durumda açılacak boşanma davasında karşı tarafın rızası aranmaz; mahkeme, zina sabit görülürse boşanmaya hükmeder.
Zina nedeniyle açılan boşanma davası, özel ve kusura dayalı bir dava türüdür. Bu nedenle davacının, davalı eşin zinada bulunduğunu yeterli ve inandırıcı delillerle ispatlaması gerekmektedir. Tanık beyanları, fotoğraflar, mesaj kayıtları, otel kayıtları gibi deliller mahkeme tarafından dikkate alınabilmektedir. Ayrıca, davacının bu fiili affetmediğini açıkça ortaya koyması da önem taşır.
Hak Düşürücü Süreler
Zina nedeniyle boşanma davasında dikkat edilmesi gereken en kritik hususlardan biri, hak düşürücü sürelerdir. Bu süreler, davacının hak kaybına uğramaması açısından oldukça önemlidir:
- Zina fiilinin öğrenilmesinden itibaren 6 ay içinde dava açılmalıdır. Bu süre, aldatma fiilinin öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Buradaki "öğrenme", davacının zinayı net olarak öğrendiği ve şüphelerinin somutlaştığı anı ifade eder.
- Ayrıca, her durumda zina fiilinin üzerinden 5 yıl geçmişse artık dava açma hakkı sona erer. Bu 5 yıllık süre, fiilin işlendiği tarihten itibaren hesaplanır ve affedilme olmasa dahi bu sürenin dolması halinde dava reddedilir.
Bu süreler, mahkemece re’sen dikkate alınır ve davalının itirazı olmasa dahi süre aşımı varsa dava reddedilir. Bu nedenle davacı eşin, öğrendiği andan itibaren gecikmeden hukuki süreç başlatması önem arz eder.
Ancak burada çok önemli bir husus vardır: Affetme.
Affetmenin Hukuki Sonuçları
Zina (aldatma) nedeniyle boşanma davası açmak isteyen eşin en büyük dikkat etmesi gereken hususlardan biri, "affetme" olgusudur. Zira, Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi kapsamında zina, mutlak boşanma sebebi olarak kabul edilse de, affetme, bu hakkın kullanılmasına engeldir.
Eğer aldatılan eş, aldatma fiilini öğrendikten sonra eylemi açıkça veya örtülü bir biçimde affederse, bu durum boşanma hakkını ortadan kaldırır. Bu tür bir affetme gerçekleşmişse, daha sonra açılacak bir boşanma davası, mahkeme tarafından reddedilir. Bu nedenle affetme, hukuki açıdan bağlayıcı ve sonuç doğuran bir davranıştır.
Açık (Sarih) Affetme Nedir?
Açık affetme, eşin zinayı öğrendikten sonra sözlü veya yazılı olarak karşı tarafa "seni affettim", "bu evliliğe devam etmek istiyorum", "birlikte yeniden başlayabiliriz" şeklinde net ifadeler kullanmasıyla gerçekleşir. Bu tür beyanlar, affetme iradesini açıkça ortaya koyar
Boşanma Davalarında Affetmek
Açık affetmeye örnek durumlar:
- Eşin aldatma fiilini öğrendikten sonra karşı tarafa mesajla ya da yüz yüze "bu defalık affediyorum" demesi.
- Aldatmadan sonra hiçbir tepki göstermeden evlilik hayatına devam etmesi ve "önemli değil, birlikteyiz" mesajı vermesi.
- Psikolojik danışmanlık, evlilik terapisine birlikte katılma kararı alarak, evliliği kurtarma çabasına girmesi.
Bu tür durumlar Yargıtay kararlarında da açık affetme olarak değerlendirilmiştir.
Örtülü (Zımni) Affetme Nedir?
Zımni affetme, eşin aldatma fiilini öğrenmesine rağmen, bunu açıkça dile getirmeden bazı davranışlar sergileyerek karşı tarafı affettiği izlenimini vermesiyle ortaya çıkar. Bu durumlar, mahkeme tarafından davranışsal analizle tespit edilir.
Zımni affetmeye örnek durumlar:
- Aldatmayı öğrenmesine rağmen ev içinde birlikte yaşamaya devam etmek.
- Tatil planlarına çıkmak, sosyal ortamlarda “eşimle birlikteyim” görüntüsü vermek.
- Cinsel birlikteliği devam ettirmek.
- Eşine "sana inanmıyorum ama çocuklar için birlikte kalalım" deyip sonrasında hukuki bir işlem başlatmamak.
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, bu tür davranışlar da affetme olarak kabul edilmekte ve boşanma davası açma hakkını ortadan kaldırmaktadır.
Mahkemelerin Değerlendirme Kriterleri
Mahkemeler, affetme olup olmadığını değerlendirirken yalnızca sözlü beyanları değil, eşlerin davranışlarını, yaşam şekillerini, sosyal ilişkilerini ve evlilik bağını sürdürme çabalarını da dikkate alır. Affetmenin varlığı halinde, zina fiilinin varlığı ispatlansa dahi boşanma kararı verilmez.
Özellikle Yargıtay kararlarında şu kriterler önemlidir:
- Davacı eşin aldatmayı öğrendikten sonraki davranışları.
- Tarafların birlikte yaşamaya devam edip etmediği.
- Toplum içinde aile görüntüsü vermeye devam edip etmedikleri.
- Cinsel ilişkinin devam edip etmediği.
- Ev içi rollerin (yemek, temizlik, maddi destek) sürdürülüp sürdürülmediği.
Yargıtay Örnekleri
Yargıtay kararları, affetmenin varlığı konusunda çok hassastır. Eşin uzun bir süre sessiz kalması, evliliği sürdürmüş olması ya da yeni bir ilişki başlatmamış olması gibi durumlar "affetme" olarak kabul edilmiştir.
Psikolojik Açıdan Affetmek Ne Demektir?
Hukuki anlamda affetme, belirli davranışlarla sabit hale gelmiş ve somut olarak değerlendirilebilen bir irade beyanıdır. Ancak psikolojik açıdan affetme, çok daha subjektif, duygusal ve zamanla şekillenen bir süreçtir. Kişinin yaşadığı ihanetin etkisinden kurtulması, kendini duygusal olarak yeniden toparlaması ve eşine karşı duyduğu öfke, kırgınlık, hayal kırıklığı gibi yoğun duygularla başa çıkabilmesi gerekir.
Zina gibi travmatik bir olayın ardından psikolojik olarak affetmek şu süreçleri kapsar:
Kırgınlık ve Güvensizliğin Onarılması
Zina, evlilikteki temel bağ olan güvenin ihlali anlamına gelir. Affetme sürecinin en zor aşamalarından biri, bu ihlalin ardından yeniden güven inşa edebilmektir. Psikolojik olarak affetmek, sadece "onu affediyorum" demekle değil, bu güvenin yeniden kurularak iç huzurun sağlanmasıyla mümkündür.
Evliliğin Yeniden İnşası
Psikolojik affetme, yalnızca olumsuz duyguların bastırılması değil, evliliğin yeniden yapılandırılması sürecini de içerir. Bu yeniden yapılanma süreci; açık iletişim, sınırların belirlenmesi, sadakatin anlamının yeniden tanımlanması gibi unsurlar üzerinden ilerler. Bu süreç, bazı çiftler için daha sağlam bir ilişkiye dönüşebileceği gibi, bazıları için duygusal tükenmişlik yaratabilir.
Profesyonel Destek: Bireysel veya Çift Terapisi
Zina sonrası yaşanan duygusal travma, profesyonel destek olmadan aşılması güç bir süreç olabilir. Bireysel terapi, aldatılan eşin öfke, değersizlik, yetersizlik gibi duygularla başa çıkmasını sağlarken; çift terapisi ise evliliğin yeniden yapılandırılmasında taraflar arasında yapıcı bir diyalog kurulmasına yardımcı olur. Uzman klinik psikologlar eşliğinde yürütülen bu süreç, affetmenin duygusal zemininin oluşturulmasına katkı sağlar.
Psikolojik Affetme ile Hukuki Affetme Arasındaki Fark
Birçok vakada, kişi hukuken affetmiş gibi görünse de psikolojik olarak henüz affedememiştir. Örneğin:
- Eşle birlikte yaşamaya devam ediyor olabilir,
- Cinsel birliktelik de sürüyor olabilir,
- Fakat içten içe eşine karşı öfke, aşağılama ya da güven problemi yaşıyor olabilir.
Bu durum, evlilikte yeniden tekrarlayan çatışmalara, pasif-agresif davranışlara ve kimi zaman şiddetli duygusal patlamalara yol açabilir. Kimi bireyler, bu içsel duygusal çöküntüyü uzun süre bastırabilir; ancak bastırılmış öfke ve güven sorunu, ilerleyen zamanlarda hem bireysel psikolojik sorunlara (anksiyete, depresyon, düşük benlik saygısı) hem de evliliğin tekrar krize girmesine neden olabilir.
Hukuki ve Psikolojik Boyutun Çatıştığı Noktalar
- Eş aldatmayı öğrenip çocuğu ya da ekonomik nedenlerle evliliği sürdürmüş olabilir. Bu durum zımni affetme sayılabilir.
- Psikolojik olarak affetmemiş, ama mahkeme "affetmeyi kabul ettiği için boşanma talebi reddedilmiştir.
Dolayısıyla affetme kararı, salt bir duygusal durum değil, hukuki bir risk taşır.
Psikolojik açıdan affetmek, sadece bir karar değil, zamanla şekillenen ve bireyin ruhsal iyileşmesine bağlı bir iyileşme sürecidir. Bu sürecin sağlıklı yürütülebilmesi, bireyin duygularıyla yüzleşebilmesine, eşinin samimiyetine ve gerekirse profesyonel destek almasına bağlıdır.
Dolayısıyla bir kişi hukuken affetmiş olsa da, psikolojik olarak affedemediği sürece evlilik sağlıklı bir şekilde devam edemez. Bu nedenle özellikle aldatma gibi travmatik olaylardan sonra hem hukuki hem psikolojik düzeyde affetme süreçlerinin birlikte ele alınması büyük önem taşır.
Sonuç: Affetmek Ne Kazandırır, Ne Kaybettirir?
"Aldatan eş affedilir mi?" sorusu, tek boyutlu yanıtı olmayan bir sorudur. Her bireyin yaşandıkları, hisleri ve beklentileri farklıdır. Ancak unutulmamalıdır ki;
- Hukuken affetmek, boşanma hakkını sona erdirir.
- Psikolojik olarak affetmemek ise evliliği sürekli bir çatışma ortamına sokabilir.
Bu nedenle affetme kararı verilmeden önce hem hukuki danışmanlık almak hem de psikolojik destek almak çok önemlidir.
Unutmayın: Affetmek, unutmak değildir. Affetmek, yeniden başlamaya değer olup olmadığına karar vermektir.
Yorum Yaz