Boşanma, uzun yıllar boyunca toplumda bir başarısızlık veya dramatik bir son olarak algılandı. Ancak son yıllarda, özellikle sosyal medyanın etkisiyle bu algı önemli bir dönüşüm geçirmeye başladı. DivorcreSelfie gibi akımlar ve mutlu boşanma partileri, boşanmanın yalnızca bir ayrılık değil, aynı zamanda kişisel bir yeniden doğuş olabileceğini gösteren yeni bir dil yaratıyor.
Ancak burada önemli bir denge gözetilmelidir: Boşanmanın bireysel güçlenme ve duygusal iyileşme aracı olarak görülmesi sonlandırılması gerekli evlilikler için geçerlidir, esas olan aile birliğinin gözetilmesidir, bu süreç bir "özendirme" veya boşanmayı hafife alma noktasına taşınmamalıdır.
Öte yandan, sosyal medyada boşanmanın mutlulukla sunulması her zaman gerçeğin tam yansıması olmayabilir. Bazı paylaşımlar, yaşanan duygusal zorlukları görünmez kılmak ve yeni hayatın psikolojik ağırlığıyla başa çıkmak için bir savunma mekanizması işlevi görebilir.
Bu nedenle boşanmanın sosyal görünürlüğü artarken, ardındaki hukuki ve psikolojik gerçekler de göz ardı edilmemelidir.
Peki, boşanmanın sosyal medyada kutlanması, hukuki sürece ve boşanmanın ciddiyetine nasıl yansıyor?
DivorceSelfie Akımı: Medeni Ayrılığın Yeni Yüzü
2014 yılında bir çiftin "Bittiği için değil, yaşandığı için gülümsüyoruz" notuyla paylaştığı boşanma özçekimi, kısa sürede bir akıma dönüştü. #DivorceSelfie etiketiyle dostane ayrılıklarını duyuran çiftler, boşanmanın da medeni bir şekilde sona erebileceğini göstermek istediler. Bu paylaşımlar hem cesur hem de tartışmalıydı: Bir yandan olgunluk, karşılıklı saygı ve kişisel farkındalık simgeleniyor; diğer yandan ise boşanmanın sıradanlaştırıldığı, hatta romantize edildiği yönünde eleştiriler yükseliyordu.
Ancak burada önemli olan temel nokta, sürdürülebilmesi mümkün olmayan evliliklerin sağlıklı bir şekilde sonlandırılabilmesidir. Boşanma özendirilmeden, çiftler, evlilik ilişkisinin sona ermesi durumunda düşmanlaşmak yerine, özellikle müşterek çocukların varlığı söz konusu olduğunda, dostane ve yapıcı bir iletişim kurmayı sürdürebilmelidir. Çünkü boşanma sürecinde asıl hassasiyet gösterilmesi gereken konu, çocukların duygusal iyilik hali ve sağlıklı gelişimleridir.
Boşanmayı özendirmek ya da hafife almak doğru bir yaklaşım olmaz, ancak devamı imkânsız hale gelen birlikteliklerin olgunlukla ve karşılıklı anlayışla sonlandırılması, taraflar kadar çocuklar için de uzun vadede daha koruyucu ve destekleyici bir zemin oluşturur. DivorceSelfie akımı, işte tam da bu olgun bakış açısının bir yansıması olarak değerlendirilebilir: Evlilik son bulurken, kin ve düşmanlık yerine anlayış ve saygı ön planda tutulabilir. Ancak boşanmaya teşvik olarak görülmemelidir. Sonlanması gerekli evlilikler için boşanmanın yıkıcı bir travmaya dönüşmesini önleyerek, hem bireylerin hem de çocukların gelecekte sağlıklı ilişkiler kurabilmesine imkan tanıyabilir.
Sonuç olarak, boşanma süreci asla bir yarış ya da gösteri alanı olmamalıdır. Aksine, bireylerin, özellikle de anne ve babaların, ayrılırken göstereceği olgunluk; çocukların geleceğini doğrudan etkileyen kritik bir faktördür. DivorceSelfie gibi akımlar da bu bakış açısıyla değerlendirildiğinde, sağlıklı ayrılıkların toplumda daha görünür hale gelmesine ve boşanma sonrası yaşamın da sevgi, saygı ve iş birliğiyle mümkün olabileceğine dair umut verici bir örnek teşkil etmektedir.
Mutlu Boşanma Partileri: Özgürlük Kutlaması mı, Yoksa Toplumsal Çözülmenin Bir Yansıması mı?
Son yıllarda özellikle TikTok ve Instagram gibi sosyal medya platformlarında hızla yayılan boşanma partileri, boşanmanın algısında köklü bir değişimi gözler önüne seriyor. "Happy Divorce" yazılı pastalar kesiliyor, eski düğün fotoğrafları sembolik olarak makasla parçalanıyor, adeta bireysel özgürlüğün ve yeni bir başlangıcın kutlaması yapılıyor. Kimileri için bu tür partiler, travmatik bir süreci hafifletmek ve geleceğe umutla bakabilmek adına bir tür "arınma ritüeli" işlevi görüyor.
Ancak bu fenomeni sadece bireysel psikolojik rahatlama bağlamında değil, toplumsal yapının dönüşümü ekseninde de ele almak gerekiyor. Boşanmanın, geçmişte olduğu gibi bir üzüntü, kayıp ve sorumluluk süreci olarak görülmesi de hatalıyken bu derece normalleştirme çabası, bir kutlama vesilesi haline gelmesi, evlilik kurumunun ve dolayısıyla ailenin sosyolojik anlamda zayıflaması gibi ciddi sonuçlar doğurabilir. Aile, yalnızca iki bireyin duygusal bağı değil; aynı zamanda toplumun en temel sosyal birimidir. Bu bağlamda, evlilik ve boşanmanın hafife alınması, toplumun dayanıklılığını ve uzun vadeli sosyal istikrarı tehdit edebilir.
Ayrıca boşanmanın her durumda "özgürlük" anlamına geldiğini varsaymak da problemli bir yaklaşımı yansıtıyor. Birçok boşanma, özellikle çocuklu ailelerde, ağır duygusal yaralar, maddi zorluklar ve sosyal dışlanmalar yaratabiliyor. Boşanmanın yarattığı travmatik etkiler, basit bir partiyle "kutlanarak" üstü örtülebilecek bir süreç değil. Mutluluğu zorlayan, acıyı estetik eştirerek görünmez kılan bu pratikler, toplumsal duygusuzlaşmanın ve bireysel izolasyonunişaretleri olarak da okunabilir.
Bu tür partilerin normalleşmesi ayrıca, genç kuşakların evliliğe ve uzun vadeli ilişkilere olan bakış açısını da değiştirme riski taşır. Eğer evlilik, başlangıçta "sonu kutlanabilecek bir deneyim" gibi algılanmaya başlanırsa, bu durum uzun vadede evlilik kurumunun "taahhüt ve sorumluluk" boyutunu aşındırabilir. Oysa evlilik, yalnızca bireysel mutluluk aracı değil; toplumsal dayanışmanın, kültürel sürekliliğin ve kuşaklar arası sorumluluğun da bir taşıyıcısıdır.
Dolayısıyla boşanmanın sosyal medya estetiğine indirgenmesi hem bireysel hem de toplumsal düzeyde daha geniş kırılmalara zemin hazırlayabilir. Elbette, bireylerin yaşadıkları zorlu süreçleri kendilerine uygun yollarla atlatma hakkı vardır. Ancak bu sürecin toplumda yeni ve problemli bir norm oluşturmasına izin verilmemelidir. Boşanmanın da, evlilik gibi, ciddi ve derinlemesine düşünülmesi gereken bir süreç olduğu unutulmamalıdır.
Hukuki Açıdan Değerlendirme ve Analiz
Boşanmanın sosyal medyada nasıl sunulduğundan bağımsız olarak, hukuki bir işlem olduğu gerçeği değişmez. Türk Medeni Kanunu (TMK)'na göre boşanma, tarafların hem kişisel hem de malvarlığı hak ve yükümlülüklerinde derin etkiler doğuran ciddi bir hukuki sonuçtur.
Özellikle Anlaşmalı Boşanma (TMK m.166/3), tarafların medeni bir şekilde yollarını ayırmalarına olanak tanır. Bu kurum sayesinde çiftler, mahkeme huzurunda hazırladıkları bir protokol ile mal paylaşımı, nafaka, çocukların velayeti gibi konularda önceden anlaşarak, daha kısa ve sorunsuz bir süreçten geçebilirler.
Son dönemde sosyal medyada yayılan #DivorceSelfie gibi trendler, boşanmanın daha dostane bir şekilde algılanmasına katkı sağlayabilir. Ancak unutulmamalıdır ki, sosyal medyada boşanmanın kutlanması ya da estetik bir şekilde sunulması, hatalı bir yaklaşımdır. Boşanma bitmesi gereken evlilikler için ön görülen bir durumdur. Boşanma olacak ise çiftlerin dost kalabilmelerinin ötesinde yapılan sosyal medya paylaşımları doğru bir yaklaşım değildir.
Boşanma adli bir süreçtir
Kişilik Hakları ve Sosyal Medya Paylaşımları
Boşanma sonrası yapılan sosyal medya paylaşımlarında dikkat edilmesi gereken önemli bir hukuki boyut da kişilik haklarıdır. Türk Medeni Kanunu'nun 24. ve 25. maddelerine göre, bireylerin şeref ve saygınlığı, özel hayatı korunur.
Dolayısıyla, boşanma sonrası yapılan paylaşımlarda eski eşe yönelik küçük düşürücü ifadeler, özel hayatın gizliliğini ihlal eden açıklamalar veya alaycı içerikler, kişilik haklarına saldırı teşkil edebilir ve yeni tazminat davalarına yol açabilir.
Sonuç:
Toplumun temel taşı olan aile kurumu göz önünde bulundurulduğunda, boşanmanın bir kutlama veya sıradan bir olay gibi sunulması, uzun vadede toplumsal dayanışma ve istikrar üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Boşanmanın normalleştirilmesi ile özendirilmesi arasındaki çizginin doğru çizilmesi gerekmektedir. Boşanmanın bireysel iyileşme ve medeni ayrılık perspektifiyle yönetilmesi, özellikle çocukların duygusal iyilik hallerinin korunması açısından son derece önemlidir.
Hukuki açıdan ise boşanmanın yalnızca sosyal medyada yapılan paylaşımlarla tamamlanamayacağı, kesin ve bağlayıcı bir mahkeme kararıyla hükme bağlanması gerektiği unutulmamalıdır. Ayrıca, boşanma sürecinde ve sonrasında yapılan sosyal medya paylaşımlarının, tarafların kişilik haklarına zarar vermemesi gerektiği; aksi takdirde yeni hukuki sorumluluklar doğabileceği hatırda tutulmalıdır.
Sonuç olarak, boşanma bir yenileniş ve olgunlaşma fırsatı sunabilir; ancak bu sürecin estetik eştirilmesi veya hafife alınması, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde daha derin kırılmalara yol açabilir. Evlilik kadar boşanma da ciddi bir sorumluluk ve hassasiyetle ele alınmalı; bireylerin yaşadıkları deneyimlere saygı duyulurken, aile kurumunun ve toplumsal dayanışmanın önemi göz ardı edilmemelidir.
Yorum Yaz