Toplumun temel taşı olan aile kurumunun korunması, yalnızca ahlaki değil aynı zamanda hukuki bir yükümlülüktür. Ancak ne yazık ki, bazı evliliklerde şiddet, çözüm değil sorunları büyüten bir çıkış yolu olarak görülmektedir. Eşe karşı uygulanan fiziksel, psikolojik, ekonomik veya cinsel şiddet yalnızca özel hayatı değil kamu düzenini de ilgilendiren ağır bir suçtur. Bu yazımızda, aile içi şiddet davalarıyla ilgili en çok merak edilen soruları yanıtlıyor ve Türk hukuk sisteminin eşe yönelik şiddete karşı nasıl bir koruma sağladığını açıklıyoruz.
Şiddet Nedir?
Şiddet, bireyin fiziksel, psikolojik, cinsel veya ekonomik bütünlüğüne zarar verme ya da tehdit etme amacı taşıyan her türlü davranışı kapsayan çok boyutlu bir olgudur. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), şiddeti, “kişinin kendine, başka bir kişiye, bir gruba veya bir topluma yönelik, bedensel yaralanma, psikolojik zarar, gelişimsel bozukluk, yoksunluk veya ölümle sonuçlanabilecek şekilde kasıtlı olarak uyguladığı fiziksel güç ya da tehdit” olarak tanımlar.
Şiddet sadece fiziksel saldırganlıkla sınırlı olmayıp, aynı zamanda sözel saldırılar, ekonomik kısıtlama, tehdit, duygusal baskı ve sosyal izolasyon gibi dolaylı yollarla da kendini gösterebilir. Toplumsal bağlamda şiddet, gücün kötüye kullanımıyla ve çoğu zaman hiyerarşik ilişkilerde bir tarafın diğerini kontrol etme amacıyla gerçekleştirdiği sistematik davranışlarla ilişkilendirilir.
Birleşmiş Milletler (BM) ve diğer uluslararası kuruluşlar, şiddeti aynı zamanda bir insan hakları ihlali olarak değerlendirmekte ve özellikle kırılgan grupların maruz kaldığı yapısal şiddet biçimlerine dikkat çekmektedir. Bu bağlamda, şiddet bireysel değil aynı zamanda toplumsal ve sistematik bir sorundur.
EŞE KARŞI ŞİDDET NEDİR?
Eşe karşı şiddet (veya ev içi şiddet), evlilik bağı içinde ya da boşanmış olunsa dahi eski eşe yönelik gerçekleştirilen sistematik fiziksel, psikolojik, cinsel ya da ekonomik şiddet biçimlerini kapsar. Bu tür şiddet, genellikle erkek partnerin kadına yönelik uyguladığı ve ataerkil kültürel yapıların desteklediği bir baskı mekanizmasıdır. Bununla birlikte, kadınların da erkeklere veya eşcinsel ilişkilerde partnerlerin birbirlerine uyguladığı şiddet vakaları da mümkündür. Ancak toplumsal gerçeklik göz önünde bulundurulduğunda, mağdurların büyük çoğunluğu kadınlardır.
Eşe karşı şiddet, kadınların yaşam hakkı, beden bütünlüğü, onur, özel yaşam ve güvenlik haklarını doğrudan ihlal eder. Türkiye’de 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ile bu şiddet biçimi tanımlanmış ve önleyici tedbirler düzenlenmiştir
Eşe karşı şiddet yalnızca bireysel bir suç değil, aynı zamanda sosyokültürel faktörlerle beslenen bir yapısal sorundur. Geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri, ekonomik bağımlılık, hukuki mekanizmaların yetersizliği ve toplumsal baskı gibi unsurlar, mağdurların bu şiddetten korunmasını zorlaştırmaktadır.
Eşe karşı şiddetin en görünür biçimlerinden biri olan darp, failin mağdura yönelik fiziksel güç kullanarak vücut bütünlüğüne zarar vermesiyle ortaya çıkar. Eşe karşı darp, çoğu zaman yumruk atma, tekmeleme, tokat atma, itme, kesici veya delici alet kullanma gibi davranışlarla kendini gösterir. Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında darp, "kasten yaralama" suçu olarak değerlendirilir ve mağdurun eşi olması, suçun nitelikli hâli olarak kabul edilerek cezayı artırıcı bir unsur teşkil eder (TCK m.86 ve m.87).
ŞİDDETE UĞRADIĞINIZDA NELER YAPILMALI?
Eşe karşı şiddete maruz kalan bireylerin, yaşadıkları hak ihlalini hem hukuki hem de psikolojik düzlemde ele alarak etkili şekilde korunmaları mümkündür. Ancak çoğu zaman şiddet mağdurları haklarını bilmedikleri veya korktukları için sessiz kalmaktadır. Bu nedenle, şiddet durumunda izlenmesi gereken adımların bilinmesi hayati önem taşır. İşte başlıca yapılması gerekenler:
Güvende Olduğunuzdan Emin Olun
İlk adım, can güvenliğinizin sağlanmasıdır. Eğer saldırı hâlâ sürüyorsa:
Darp Raporu Alın
Fiziksel şiddet uygulanmışsa, en kısa sürede bir devlet hastanesine ya da adli tıp kurumuna giderek darp raporu alınmalıdır. Bu rapor, adli süreçte en güçlü delillerden biridir.
Suç Duyurusunda Bulunun
Cumhuriyet Savcılığı’na ya da en yakın polis/jandarma karakoluna giderek suç duyurusunda bulunabilirsiniz. Şiddet olayları genellikle şikâyete bağlı olmayan suçlardır; bu nedenle savcılık re ’sen (kendiliğinden) soruşturma başlatmakla yükümlüdür.
Şiddet mağdurları, 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında koruyucu ve önleyici tedbirler talep edebilir. Bu tedbirler şunları içerebilir:
Bu tedbirler, savcılığa, karakola ya da Aile Mahkemesi’ne başvurularak talep edilebilir.
Türkiye’de şiddet mağdurları için hizmet veren ücretsiz danışma hatları:
Soruşturma Nasıl Başlar?
Eşe karşı darp olaylarında soruşturma süreci genellikle iki şekilde başlar:
DARP RAPORU NASIL ALINIR?
Darp raporu, şiddet mağdurlarının maruz kaldıkları fiziksel zararları belgelendirmek amacıyla devlet hastanesi, üniversite hastanesi ya da adli tıp birimlerinde doktor muayenesi sonucunda düzenlenen resmi bir belgedir.
Mağdur doğrudan sağlık kuruluşuna başvurarak ya da polis/jandarma sevkiyle bu raporu alabilir. Hekim, yaralanmanın türünü, şiddetini, hayati tehlike oluşturup oluşturmadığını ve basit tıbbi müdahale ile giderilip giderilemeyeceğini rapora yazar. Rapor, savcılığa iletilir ve ceza soruşturmasında önemli bir delil işlevi görür.
Darp raporu, eşe karşı işlenen fiziksel şiddet suçlarında en kritik delillerden biri olmakla birlikte, tek başına şiddetin tüm boyutunu yansıtmakta yetersiz kalabilir. Bu nedenle, raporun sadece “varlığı” değil, içeriği, alınma zamanı, objektifliği ve şiddetle olan bağının kurula bilirliği de dikkatle değerlendirilmelidir.
Raporun alınmasında geçen süre, yaranın oluş biçimi, vücut bölgesi, tıbbi müdahalenin gerekip gerekmediği gibi detaylar; failin kast derecesi, suçu inkâr etme olasılığı ve mağdurun beyanlarının güvenilirliği açısından önemli ipuçları sunar. Ayrıca, bazı durumlarda mağdur psikolojik baskı altında olduğundan eksik beyan verebilir ya da rapor almakta gecikebilir. Bu da raporun delil gücünü zayıflatabilir.
AİLE İÇİ ŞİDDETTE KAMU DAVASI NASIL DÜŞER?
Eşe yönelik şiddet davalarında en sık karşılaşılan sorulardan biri “kamu davası nasıl düşer?” sorusudur. Bu sorunun yanıtı, şiddetin türüne, şikâyet olup olmadığına ve suçun takibi açısından "şikâyete bağlı" mı yoksa "resen" mi soruşturulduğuna göre değişmektedir.
Eğer işlenen suç Türk Ceza Kanunu kapsamında şikâyete bağlıysa (örneğin basit yaralama, tehdit gibi), mağdur eşin şikâyetinden vazgeçmesiyle birlikte kamu davası düşebilir.
Eşe karşı işlenen suçlarda kamu davasının düşmesi şikayete bağlı suçlarda olduğu şekilde yürümez. Eşe karşı kasten yaralama suçu şikayete tabi olmadığı için mağdur olan eşin vaz geçmesi sonucu değiştirmez, kamu davası devam eder.
Yani “eşim beni affetti” ya da “barıştık” demek, kasten yaralama suçlarında cezai süreci sona erdirmez.
AİLE İÇİ ŞİDDETİ NEREYE ŞİKAYET EDEBİLİRİM?
Şiddete uğrayan ya da uğrama tehlikesi olan herkesin başvurabileceği birçok resmi kurum bulunmaktadır. Hızlı müdahale ve etkin koruma için aşağıdaki mercilere başvuru yapılabilir:
En yakın kolluk birimine giderek sözlü ya da yazılı başvuru yapılabilir. Kolluk, şikâyeti Cumhuriyet Savcılığı’na bildirir ve talep halinde geçici koruma tedbirleri uygulanabilir (örneğin evden uzaklaştırma, yaklaşmama, iletişim yasağı gibi).
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı olan ALO 183 hattı, kadınlara yönelik şiddet durumlarında danışmanlık ve yönlendirme hizmeti sunar.
Doğrudan savcılığa başvurarak suç duyurusunda bulunulabilir. Bu durumda savcılık derhal soruşturma başlatır, deliller toplanır ve gerekli görülürse tutuklama dahi uygulanabilir.
6284 sayılı kanun kapsamında koruma tedbirleri talep edilebilir. Hakim, şiddet mağdurunu koruyacak şekilde çok hızlı (aynı gün içinde) karar verebilir. Bu kararlar şunları içerebilir:
AİLE İÇİ ŞİDDETİN CEZASI KAÇ YIL?
Eşe karşı şiddetin cezası, uygulanan şiddetin türüne göre değişmektedir. Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) bu suçlar farklı başlıklar altında düzenlenmiştir:
Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıl altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aydan bir yıl altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
Kasten yaralama suçunun Üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı uygulanması halinde;
Şikâyet aranmaksızın doğrudan kamu davası açılır. İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır
EŞİMİ DÖVDÜM KAMU DAVASI AÇILDI
Bu soru, şiddet uyguladığı için hakkında dava açılan kişilerin merak ettiği en kritik konudur. Genellikle şu süreçler yaşanır:
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, eğer işlenen fiil şikâyete bağlı değilse, eşin affı kamu davasını engellemez. Örneğin darp vakasında, eş “şikâyetçi değilim” dese bile savcılık kamu davasını açar.
Şiddet uygulayan eş hakkında 6284 sayılı yasa uyarınca geçici koruma kararları verilir. Bu kararlar ihlal edilirse, 3 günden 10 güne kadar zorlama hapsi uygulanabilir.
Savcılık iddianame düzenler ve ceza davası açılır. Duruşmalar sonunda mahkeme, olayın ağırlığına göre hüküm verir. Basit darp durumlarında para cezası verilebilirken, ciddi yaralanmalarda hapis cezası kaçınılmazdır.
Verilen hapis cezası ertelenmemişse, sabıka kaydına işler. Bu da ileride iş başvurusu, pasaport, vize gibi işlemlerde sorun yaratabilir.
SONUÇ: ŞİDDETİN CEZASI SADECE HUKUKİ DEĞİL, TOPLUMSALDIR
Eşe karşı şiddet ne affedilir ne de gizlenir bir suçtur. Türk hukuk sistemi, mağduru korumakla kalmaz, failin cezalandırılmasını da kamu adına talep eder. Her ne kadar bazı davalarda affetme, barışma ya da arabuluculuk konuşulsa da aile içi şiddet konuları bu kapsama girmez.
Bu nedenle hem mağdurlar hem de fail konumuna düşen kişiler, haklarını ve sorumluluklarını iyi bilmeli, hukuki süreci ciddiyetle takip etmelidir.
Unutmayın: Şiddet ne olursa olsun çözümsüzlük değil, adalet arayışı gerektirir.
EN ÇOK OKUNANLAR
Biz Kimiz ?

Yorum Yaz