Güncel Yargı Haberleri: Sayfa 6

.

ANAYASA MAHKEMESİ MAL REJİMİN TASFİYESİNE YÖNELİK KARAR


Başvurucu temyiz dilekçesinde, taşınmazın edinilmesindeki katkısının boşandığı kocasına oranla daha fazla olduğunu, hem öğretmenlik yaparak kazandığı gelirle maddi katkı sağladığını hem de ev yaşamında gerekli ve zaruri işleri ifa ederek katkıda bulunduğunu açıklamıştır. Başvurucu bu sebeple taşınmazın edinilmesindeki katkısının %60 oranında olduğu kanaatine itibar edilerek taleplerinin tamamen kabulüne karar verilmemesinin hatalı olduğunu ileri sürerek Anayasa Mahkemesine 2016/3580 esas numarasıyla başvurmuştur. 

  

Özetle müşterek konut edinimine hem çalışarak hem ev işlerine katkı sağlayarak yapılan emeğin eşit değerlendirilmesini başvurucu hak ihlali orak görmüştür. Türk Medeni Kanunu'na (TMK) göre, mal rejiminin tasfiyesi durumunda katılma paylaşım oranı belirlenirken eşler arasında eşitlik ilkesi esas alınır. Yani, evlilik birliği sırasında edinilen mal varlığı, kişisel mal niteliğinde değilse boşanma halinde katılma oranı olarak eşit olarak paylaşılır. 


Bu durumu esas alan Anayasa Mahkemesi başvurucunun ilgili başvurusunun  iddialarının özünün adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan makul sürede yargılanma, gerekçeli karar ve mahkemeye erişim haklarına ilişkin olduğu, bu kapsamda bir inceleme yapılması gerektiği değerlendirilmiş ve  iddiaalrı açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar kılmıştır.



Birlikte Yaşamayı Zorlaştırmak Boşanma Nedenidir


Evlilik birliğinin en temel unsurlularından birisi de eşlerin aynı çatı altında yaşamasıdır. Müşterek hayat olarak adlandırdığımız bu durum evlilik birliğinin getirdiği sorumluklardan birisidir. Müşterek yaşam içerisinde eşler her ne konuda olursa olsun birbirlerinin yaşamını zorlaştıracak davranış şekillerinden kaçınmalıdır. Aksi durum müşterek yaşam zorlaşacak hatta müşterek yaşam çekilmez hal alacaktır. Bu durumda haklı bir boşanma gerekçesi oluşturmaktadır. Temizlik konusunda özensizlik müşterek yaşamayı zorlaştıracağı için Yargıtay tarafından kabul edilmiş boşanma gerekçesidir. Temizlik hususuna dikkat etmeyerek birlikte yaşamayı zorlaştırmak boşanma gerekçesi oluşturmaktadır.

 

Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, erkeğin birlik görevlerini yerine getirmediği, kadının ailesi ile görüşmesine engel olduğu, kadına ve ailesine cahiller diyerek hakaret ettiği, kişisel bakım ve temizliğine dikkat etmediği, bu nedenle kusurlu olduğu mahkemece dinlenen davacı tanıklarının beyanından anlaşılmaktadır. Diyerek durumu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu boşanma nedeni olarak kabul etmiştir. 


Ayrıca şu hususuda belirtmekte yarar varki belirli boşanma gerekçelerini tek başına gösterip alınan tazminatı sırf o gösterilen gerekçe nedeniyle alınmış gibi gösteren haberler hatalıdır.  Zira boşanma davaları tek bir olaya dayanılarak açılmaz ve mahkemece evlilik birliği bir bütün olarak değerlendirilir. Duş almadı tazminat kazandı, eşine "alo" dedi diye tazminat kazandı veya şu gerekçeyle tazminat kazanıldı, boşanma nedeni oldu gibi haberler yanıltıcıdır. 

Örneğin duş almayarak birlikte yaşamı zorlaştırma gerekçesinin yanında ekonomik, cinsel, fiziksel şiddet iddialarınında bulunduğu davada kabul gerekçelerinden biriside duş almamak ise verilen tazminat sadece bu gerekçeyle verilmiş olarak değerlendirilemez Yine "alo" demek boşanma nedeni değildir. Alo kelimesini argo olarak kullanarak hitap etmek kırıcı ve aşağılayıcı olduğu için gerekçe olur, bahsi geçen konu telefon konuşması değildir. Mimik ve ifade ediş şekliyle argo olarak alo diye seslenmek, tehdit edici konuşmak burada kast edilmektedir.  Bu nedenle Yargıtay'ın basına yansıyan kararları tek başına gerekçe oymuş ve tek gerekçeye göre tazminat verilmiştir şeklinde yorumlanmamalıdır.



Eşi rahatsız edici davranışlar boşanma nedenidir.

Müşterek yaşamın mutluluğu sağlamak evlilik birliğinin sorumluklarından birisidir. Bu kapsamda eşler birliğin mutluluğunu el birliğiyle sağlamalıdırlar. Mutluluğun sağlanması yükümlülüğü içerisinde eşlerin diğer eşin hoşlanmadığı davranış şekillerinden kaçınması büyük önem arz etmektedir. Yargıtay vermiş olduğu bir kararında bu duruma işaret ederek, eşinin durumdan rahatsız olduğunu bildirmesine rağmen eski ilişkilerini hatırlatır şarkılar dinleyen kocayı kusurlu bulmuştur.

 


Görgüye Dayalı Olmayan Tanık Beyanı Delil Sayılamaz


Boşanma davalarının en önemli delil unsuru tanık beyanlarıdır. Ancak tanığı anlatımları görgüye dayalı ve hayatın olağan tecrübesine uygun olmalıdır. Kadının cinsel birlikteliğe yanaşmadığı iddiasıyla açılan boşanma davasının incelemesinde Yargıtay bu hususu bozma sebebi yapmıştır. 

 

Karar Özeti;

 

Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince davalı- karşı davacı kadına izafe edilen kusurlu davranışlardan; tarafların arası bozukken kadının cinsel birlikteliğe yanaşmadığı vakıasına ilişkin tanık beyanının görgüye dayanmayan, soyut ve aktarımdan ibaret olduğu ve ispatlanmadığı anlaşılmaktadır. O halde bu vakıa kadına kusur olarak yüklenemez. Bu durumda, tarafların İlk Derece Mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin, kadına nazaran ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece Medeni Kanun'un ilgili maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, velâyeti anneye verilen ortak çocuklar yararına takdir edilen iştirak nafakaları azdır. Mahkemece Medeni Kanun’un hakkaniyet ilkesi ile ilgili maddesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir.



Özel Boşanma Nedenlerinde Kusur Tespiti

Medeni kanunumuz boşanma gerekçelerini özel boşanma ve genel boşanma gerekçeleri olarak iki ayrı bölümünde değerlendirmiştir. Özel boşanma nedenlerine dayalı açılan davalarda boşanma sebebi olarak gösterilen maddî olayın (cürüm) varlığı ve bu olayın ortak yaşamı sürdürmenin beklenemezliğinin gerçekleşmesi durumunda boşanma kararı verilebilecektir. Bu tür davalarda mahkemece başkaca bir işlem yapılmaz bu nedenle özel boşanma nedenine dayalı davalarda davayı açan eşin de kusur tespitinin yapılması talep edilecek ise karşı dava açılması gerekmektedir. Yargıtay yapmış olduğu bir dosya incelemesinde bu duruma ışık tutmuştur. Özellikle karar incelemesinde dikkat çeken durum davalının özel boşanma nedeniyle açılan davada eşinin de kusur tespitinin yapılması için dava açmamış olmasıdır. Zira süreçte vefat eden davalının mirasçılarının davaya devam etme şansı bu hata nedeniyle kalmamıştır. Çünkü davacı eş için kusur tespiti yapılamayacağından dava konusuz kalarak sonuçlanacaktır. 

Yargıtay’ın ilgili kararı Usul hukuku dolaysıyla avukat yardımının önemini gösteren önemli bir kara niteliğindedir. 

 

Karar Özetli ;

Uyuşmazlık, davalı erkeğin boşanma kararı kesinleşmeden ölmesi sebebiyle konusuz kalan davada davacı kadının boşanmaya sebebiyet verecek kusurunun bulunup bulunmadığı ve vekâlet ücreti takdirinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddesinde yer alan suç işleme nedeni ile boşanma, Kanunda düzenlenen özel boşanma sebeplerinden biridir. Madde hükmüne göre, boşanma sebebi olarak gösterilen maddî olayın (cürüm) varlığı ve bu olayın ortak yaşamı sürdürmenin beklenemezliğinin gerçekleşmesi durumunda boşanma kararı verilebilecektir. Bu iki koşulun gerçekleşmesi durumunda mahkemece başka bir araştırma yapılmadan özel boşanma sebebine dayalı olarak boşanma kararı verilebilecektir. Dava, özel boşanma sebebine konu eylemi gerçekleştiren kusurlu eşe karşı açılır. Bu davada davacının kusuru araştırılamaz ve kusur kıyaslaması yapılamaz. Somut olayda dava, münhasıran Türk Medeni Kanunu ilgili maddesine dayalı olarak açıldığına ve yargılama sırasında ölen davalı erkek tarafından da açılmış karşı veya birleşen dava bulunmadığına göre mirasçılar sağ kalan davacı kadın eşin herhangi bir kusurunu kanıtlayamayacaktır. Bu durumda, Mahkemece davalı erkeğin ölümü ile konusuz kalan suç işleme sebebine dayalı boşanma davasında davacı kadın yönünden kusur belirlemesi yapılması mümkün olmadığından, davalı erkek mirasçılarının kusur belirlemesine yönelik talebinin reddine karar verilmesi gerekmektedir.

 

Vefat Halinde Boşanma Davasının Seyrine Yönelik Detaylı Yazımıza Ulaşmak İçin Linki Tıklayın:



Devam Ederken Eşin Vefatı Halinde Ne Olur?



 

 


Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmamış, ilk yorumu siz yazın.

Yorum Yaz